Çocuklarda Saldırganlık ve Çekingenlik

Çocuklar zamanla saldırganlık duygularını kontrol etmeyi öğrenirler. İki yaşındaki küçük çocuğunuzun arkadaşlarından bîrinin saçlarına yapışıp çektiğini, ya da dört yaşındaki büyük oğlunuzun mantarlı tabancayla oynamağa bayıldığını gördükçe canınız mı sıkılıyor? Pek titiz anne babalar çocuğun bu saldırganlık gösterilerine dayanamazlar ve bu hareketlere şiddetle karşı koymağa kalkarlar.
Şurası kesindir ki, şiddetli duygularımızı kontrol etmeyi zamanla öğrenmesek, uygar bir yaratık olamazdık. Fakat çocukların duygularını kontrol edebilmelerini öğrenmeleri için anne babaların kendilerini helak etmeleri de gerekmez. Çocuğun karakterinin şefkat ve dostluk gördüğü aile çevresinde gelişmesi sayesinde, zamanla bu iş kendiliğinden hallolur. Çocuğun saldırganlığının çeşitli yaşlarda aldığı şekilleri hatırlayalım: bebek acıkınca bütün dünyaya düşmanlık duyar, bir yaşındaki çocuğun kafası kızdığı zaman annesini bile tokatladığı göıülmüştür. Bir buçuk yaşına gelince, eğer yumuşak muamele görüyorsa, duygularını bir parçacık kontrol etmeye başlayacak, fakat yine de çok sinirlendiğinde hiç değilse ayaklarıyle yeri döğecektir. İki buçuk yaşına doğru kumda oynarken arkadaşlarından biri kovasını alırsa, elindeki küreği kaldırıp karşısındakinin başına indirmekte tereddüt bile etmeyecektir. Dört yaşındaki çopuk ise artık oldukça uygarlaşmıştır. Buna benzer bir durumla karşılaştığında, hiç değil ara sıra, vuracağına tartışmayı tercih eder.
Bu arada çocuk şiddet duygularını, oyun biçiminde ortaya koyar, tabancasını arkadaşına çevirip: «boom! öldürdüm seni» der. Böyle söylerken de öldürmek fikrinin zevkini tadar. Çocuğun bu davranışını düzeltmek gerekmez, çünkü artık arkadaşlarına gerçekten kötülük etmesinin çevresince kabul edilmeyeceğini öğrenmiştir. Sadece içindeki enerjiyi (öldürüyormuş gibi yaparak) boşaltmaktadır. Çocuklar bu sebepten vurdulu kırdılı hikâyeleri çok severler. Hatta, «öldürmece oyunu» oynayan çocukların kin ve düşmanlık duygularını dışa vurmadan içlerinde saklayan çocuklardan daha dostça duygularla dolu olduğu bile söylenebilir.
Altı ve on yaş arasındaki çocukların bu biçim oyunları daha iyi organize edilmiştir. Bakarsınız birkaç, çocuk bir araya gelip savaş oyunu oynamayı kararlaştırırlar. Önce iki gruba ayrılır ve oyunun kurallarını tespit ederler. Lise ve üniversitede ise, artık bu yapmacık oyunlara itibar edilmez, yarışmalar düzenlenir, münazaralar ve tartışmalar yapılır. Bütün bu gösterilerin içinde saldırganlık duygusunun yer aldığı da muhakkaktır.
Zaten okulunu bitiren bir genç hayata atıldığında saldırganlık güdüsüne mutlaka ihtiyaç duyacaktır. Fakat bu duygu artık çok incelmiştir. Delikanlı durumunu düzeltmeye çabalayacak, işlerini geliştirmenin çarelerini arayacak, rekabete karşı koyacak, örneğin bir tarım işletmesinde çalışıyorsa sinekler ve böceklerle mücadele edecektir.
Sözün kısası arkadaşlarının başına vuran iki yaşındaki çocukla öldürmece oyunu oynayan dört yaşındaki çocuk, normal dönemlerden geçmektedirler ve saldırganlık duyguları bu dönemlerden geçtikten sonra uygar insanlar geleceklerdir. Bu bakımdan çocukların yaşlarının gereği olan bu davranışlarını yadırgamamanız gerekir.
Bu anlattıklarımı, çocuğunuz küçük dostlarına daima kötü davranıyorsa ve şiddet ifadesi olan oyunlardan başka bir şey oynamıyorsa hiç aldırmamak gerektiği şeklinde yorumlamayacağınızı umarım. Saldırganlığı normal ölçüleri geçen çocuk elbette düzeltilmeli ve kendini kontrol etmesini öğrenemiyorsa, bu durumuna özel bir dikkat gösterilmelide
Kötü sözler Üç yaşına doğru, çocuklar kötü sözlerden pek hoşlandıkları bir dönem geçirirler. Küfür etmeye bayılırlar ve küfür ettiklerinde pek hoş bir şey yaptıklarını sanırlar. Hatta bunu erkeklik ve cesaret alâmeti sayarlar. Anne-baba bu dönemi normal karşılamalı, bir süre hiç aldırmazmış gibi dayanıp sonra çocuğun dikkatini başka yöne çekmelidir.
Biraz daha büyüyüp arkadaşlarıyla sokakta oynayan çocuk birçok küfür ve kötü olduğunu farkettiği fakat anlamını bilmediği bir yığın «kötü söz» öğrenir. Çocuk da insan olduğuna göre, ukalâlık etmek ve terbiye kurallarına karşı çıkmak için öğrendiğini tekrarlamak isteyecektir. Genellikle masum yavrularının ağzından böyle bir sözü ilk kez işiten anne-babalar çok şaşırır ve üzülürler. Bu durumda nasıl davranmak uygun olur?
Başınıza böyle bir şey geldiğinde kızmayın ve ne kadar etkilendiğinizi göstermeyin. Çocuğunuz çekingen tabiatlıysa belki tutumunuz ona gereğinden fazla sert gelecektir. Çocuk gereksiz korkulara kapılacak, bu sözleri söyleyen başka çocuklarla oynamaktan ürkecektir. Başka bir deyişle çocuğa Ötekilerden farklı olduğu hissini vermiş olursunuz. Çocukların çoğu, hiç değilse içten içe, annelerini kızdırmaktan hoşlanırlar. Bu bakımdan aynı etkiyi yapmak için ilk fırsatta kötü sözleri tekrarlamayı uygun görürler. Anne-babalarm tehditlerinden korkan ötekiler ise evde susarlar ama, evdeki susmalarını dışarıda bol bol telâfi ederler. Çocuğa, dışarda bu sözleri sarfederse başkalarının onu ayıplayacağını söylemek, eline dolu bir tüfek verip «sakın tetiği çekme!» demekten farksızdır. Sizin çocuğunuzun da, başkalarının bu lafları rahatça söylemelerine karşı kayıtsız kalabileceğini hiç sanmam. Ben sizin yerinizde olsam birtakım kaba deyimleri söylemek zevkini bir süre tatmasına fırsat verirdim. Tabiî bu sözler ağza alınmayacak küfürler olmamak şartıyle. Örneğin ben de onun hoşuna gitmeyecek birtakım şeyler yapabileceğimi gösterir bir yüz ifadesi takınır, sonra hemen konuyu değiştirip dikkatini başka yere çekmeye çalışırdım. Çocuk gitgide daha kaba deyimlerle konuşmaya devam ederse çok basit ve çok tabiî bir şey anlatıyormuş gibi ve tatlılıkla insanların bu gibi sözlerden nefret ettiklerini, benim de bütün gün bu lafları işitmekten hoşlanmadığımı söylerdim.
Ürkek ve çekingen çocuk İlk çocuğunuz iki yaşma kadar sık sık başka çocuklarla oynamak fırsatını bulamazsa, öteki çocukların arasına katıldığında, küçük arkadaşlarının pek fazla etkisinde kalır ve ötekiler oyuncağını elinden aldıkları zaman hiç ses çıkarmaz. Ya şaşkın şaşkın yüzlerine bakar ya da ağlayarak annesine sığınır. Çocuğun bu davranışından hiç endişelenmeyin. Bu davranış, genellikle tecrübesizlikten gelen geçici bir durumdur. Yaşıtlarıyle oynamaya devam ettikçe ve haftalar geçtikçe kızmaya ve hakkını, korumaya başlayacaktır. Annenin bu durumda çocuğuna acıdığını ya da durumundan endişe duyduğunu göstermemesi, arkadaşlarıyle arasındaki çatışmaya katılmaması, oyuncaklarını başkalarıyle paylaşması gerektiğini söylememesi lâzımdır. Annenin, çocuktan arkadaşlarının yanına gidip oyuncağını alarak geri gelmesini istemesi yeter.
İkinci ya da üçüncü çocuk böyle bir dönemden pek geçmez, çünkü bunlar daha bir yaşından, itibaren kendilerini savunmaya alışmışlardır.
Çocuğunuzu tartaklayanın hep aynı arkadaşı olduğunu, onun da gitgide korkak hale geldiğini fark ederseniz, birkaç ay, yani cesaretini yeniden kazanana kadar, çocuğunuzu o çevreden uzaklaştırın. Üç, dört yaşına geldiği halde çocuk başkalarının kendini taciz etmelerine hâlâ karşılık veremiyorsa, onu bir psiko-pedagoji merkezine götürün; oradaki uzmanlar bu davranışın nedenlerini bulmanıza yardımcı olurlar.
Babalar, iki yaşına gelmiş erkek çocuklarının arada bir bebek oynamalarına sinirlenirler. Oysa endişelenmek için vakit henüz çok erkendir. O yaştaki çocuklar, erkeklere ve kadınlara alt uğraşları birbirinden ayıramazlar. Çoğunlukla üç yaşına doğru erkekçe oyunlara ilgi göstermeye başlarlar. Bu ilgi dört yaşında daha da artar. Üç-dört yaşındaki bir erkek çocuğunun hele kendi cinsinden arkadaşı yoksa, kız çocuklarıyle oynaması son derece normaldir. Fakat kızlarla bile oynasa, sizinki mutlaka baba, ya da erkek çocuk rolünü seçecektir. Fakat üç, dört ya da beş yaşındaki oğlunuz akranı olan erkek çocuklarından kaçıp oyunlarda anne ya da kız çocuğu rolünü seçiyorsa, cinsiyetini ispattan kaçındığını ve özel bir dikkat istediğini söyleyebilirim. Böyle bir çocuğa, babasıyie dostça ilişkiler kurmak fırsatı vermek gerekir. Çocuğun bu davranışına belki de annesinin onu pek fazla himaye etmesi yol açmıştır.